ÇEVRE DOSTU SİNEMA, SÜRDÜRÜLEBİLİR FİLM YAPIMI

Sinemada Yeşil Hareket: “Benim Setimde Değil, Kimsenin Setinde Değil”**

Yazan: Eda Türkay

 

 

**ABD’de daha düşük gelire sahip olan yerli halkın, temiz hava ve su talebiyle o zamana kadar tamamen beyazlardan oluşan çevreci gruplarla beraber örgütlenmeye girmesiyle; önceleri üst sınıftan grupların kullandığı “Benim Arka Bahçemde Değil!” sloganı, “Kimsenin Arka Bahçesinde Değil!” olarak güncellenmiş ve daha kapsayıcı bir çevreci bilinç oluşturulmuştur. 

Ernest Callenbach’ın bir cep rehberi olarak hazırladığı Ekoloji (2010) kitabının girişinde “Ekolojinin Kuralları” yer alır:

  • Her şey birbiriyle bağlantılıdır.
  • Her şey bir yere gider.
  • Hiçbir şey sonsuz değildir.
  • Son sözü doğa söyler.

Bu kurallar, küçük bir gözlemle dahi fark edilebilecek doğadaki döngüyü ve dengeyi işaret etmektedirler. 

Doğanın kendi halinde, kendine has sürdürülebilir bir döngüsü ve ekolojik bir dengesi vardır. Fakat bu denge zaman içerisinde bozulmuş ve pek çok ekolojik problem beraberinde gündeme gelmiştir. Ekolojik problemlerle baş edebilmek için yeni bir mücadele alanı oluşmuştur. Bu mücadele, zaman içerisinde yeşil hareket olarak kavramsallaşmıştır.

Yeşil hareket, temelde ekoloji içerisinde gelişen yeşil düşünce biçiminden doğmuştur. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu kuralı burada da gündemdedir. Ekoloji, başta hayvanlar ve bitkilerin çevreyle olan ilişkisini inceleyen bir bilimken bozulan dengelerle beraber insanın çevreyle olan ilişkisini de inceleme alanına dahil etmiş; son sözü söyleyenin insan değil doğa olduğunu vurgulayan yeşil düşünce biçimi, ekoloji bilimi içerisinde gelişmiştir.

Yeşil düşünce, insanın kontrol mekanizmalarını güçlendirdiği iddiasıyla, ataerkilliğin ve modernliğin karşısında bir duruş sergiler. Zamanla politik bir nitelik kazanarak siyasette bir eleştiri olarak gelişmiş ve yeşil hareket olarak gündeme gelmiştir. İlki Yeni Zelanda’da olmak üzere pek çok ülkede yeşil hareket ekolünde ilerleyen partiler kurulmaya başlamıştır. Yeşil partiler, odaklarına siyasette daha çevreci ve yerel bir siyasi anlayışın yerleştirilmesini almışlardır. 

Yeşil hareket veya yeşil düşünce, teknolojik gelişmelerin zararlarını gözeterek teknolojiden küçük ölçekte faydalanmayı ve insan gücünü ön planda tutmayı savunmaktadır. Yerel üretimlere teşvik sağlamak ve yerleşim birimlerini küçük ölçeklere ayırarak yönetim sistemlerinin de küçük ölçekler üzerinden ilerlemesini mümkün kılmak gibi lokal hedefleri bulunmaktadır. İşbirliğini, ortak üretim ve tüketim algısını yerleştirmeyi önemseyen yeşil hareket, var olan ekonomik anlayışa getirdiği eleştirilerle de pek çok endüstriyi etkilemiştir. Var olan ekonomik anlayışların ekosistem ile uyum içerisinde olmadığı iddiasıyla hareket ederek “dünyayı ekonominin bir parçası olarak görmek yerine, ekonomiyi dünyanın bir parçası olarak ele almak” düşüncesini temel almıştır.  

Ekonomik girdi ve çıktısı göz önünde bulundurulduğunda, büyük ekonomi ve yüksek karbonlu iş statüsünde ele alınabilecek sinema endüstrisi de yeşil hareketten etkilenen endüstrilerden biridir. Son dönemlerde artan çevre dostu, sürdürülebilir  üretimlerle/yapımlarla, yeşil hareketin içerisinde kendine yer edinmeye başlamıştır. Peki çevre dostu film yapımı , sinema endüstrisi için ne ifade etmektedir?

Sinemada film yapım süreçlerinin tamamında çevre dostu ve sürdürülebilir uygulamaların tercih edilmesiyle beraber yeni bir bakış açısı üretimlere yerleşmeye başlamıştır. Ekolojik bilincin yerleşmesi, projenin yazım aşamasından üretimine ve hatta dağıtımına kadar olan tüm süreci kapsayacak çevre dostu yöntemlerin tercih edilmesini beraberinde getirmektedir. Bazı yöntemler var olan alternatif seçeneklere yönelme veya benzer endüstrilerin sürdürülebilir uygulamalarını uyarlama şeklinde oluşurken bazı yöntemler doğrudan sinema endüstrisi için yaratılmaktadır. Tüm bu çaba, çevreye en az zararla üretimler gerçekleştirebilmek ve aslında hiçbir şeyin sonsuz olmadığı ekosistemde üretimleri daha sürdürülebilir kılmak uğruna sarf edilmektedir.

Film üretimi, açığa çıkarılan atık ve kullanılan enerji miktarı göz önünde bulundurulduğunda ekolojik denge için ciddi bir tehlike yaratma riski taşıyan iş kollarından biridir. İnsan gücü, çalışma saatleri, mekânsal ve zamansal çalışma koşulları gibi pek çok açıdan zorlu şartlara sahip olan sinema sektöründe, yeşil hareketle beraber şartları kolaylaştıracak yöntemler doğmaya başlamıştır. 

Yeşil üretim, ekipmanların kullanımında enerji tasarruflu olanların tercihini önceleyerek en temelde karbon ayak izini azaltacak girişimlerde bulunmayı gerektirir. Setin kurulumunda,  gerekli dekor, kostüm ve aksesuarlarda geri dönüştürülmüş veya geri dönüşüme uygun ürünlerin kullanımıyla sürdürülebilirliği kuvvetlendirecek tercihlere yönlendirir. Böylece tüketim noktasında da bir zinciri kırmış olur. 

Yeşil üretim, en az atık çıkarmak ve çıkan atıkların doğru ayrışmasını sağlamak ilkesiyle hareket eder. Film ekibinde yer alan her bir üyenin ekolojik bilince sahip olması bu noktada ayrıca önem kazanır. Setlerde yoğun kullanıma sahip olan tek kullanımlık plastiklere yönelik alışkanlığı kırmak film yapımcıları için önemli meselelerden biri olarak gündeme gelmektedir. Çıkan atıkların geri dönüştürülmeye uygun şekilde ayrıştırılması büyük önem taşımakla beraber, sette gübreleme ve kompost gibi tekniklerin uygulanabilirliği tartışılmaktadır.  

Film setlerinin mekânsal sınırsızlığı ve ekip büyüklükleri göz önünde bulundurulduğunda her yıl kurulan binlerce set için çok geniş bir taşımacılık ağı kullanılmaktadır ve bu durum çok ciddi bir ekolojik krizin sınırlarında gezilmesine neden olmaktadır. Sürdürülebilir film yapımında, ulaşımla ortaya çıkan tüm zararlar, ortak araç kullanımı teşvik edilerek en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Yakıt tasarruflu veya elektrikli araçların tercih edildiği çevre dostu film yapımında şartlar uygunsa bisiklet kullanımı da değerlendirilebilmektedir. 

Sürdürülebilir film yapımı, setlerin sıfırdan inşası yerine var olan yapıların kullanılmasını gerektirir. Böylece sıfırdan inşa aşamasında ortaya çıkacak yıkımın çevreye olan etkisi azalacak ve dekor, aksesuar gibi birtakım detayların tüketimi de aynı şekilde minimize edilecektir.

Sürdürülebilir film yapımı, tüm çevre dostu uygulamaların neticesinde hala açığa çıkan çevresel zararı dengelemek için karbon ayak izi ölçümü ve eşdeğer oranda karbon azaltma yöntemlerine erişim sağlamayı da içerir. Yapım ekibindeki herkesin çevre sorunları ve sektörün zararları noktasında bilinçli olmasını ve gerekli olduğu durumlarda set ekibine ön bir bilgilendirme ve eğitim planlanmasını gerektirir. Sette yalnızca sürdürülebilir uygulamalardan sorumlu bir ekibin yer almasıyla set esnasında da eğitimlerin sürmesi sağlanabilir.

Sinema endüstrisinde, gelişen yeşil düşünce biçimiyle, sertifikasyon programları, sürdürülebilir yapım şirketleri, çevre dostu festivaller vb. gündeme gelmektedir. Söz konusu programların sağladığı yönetmelikler, film ekiplerine yardımcı olmaktadır.

Çevre dostu film yapımı  uygulamaları sayıca arttıkça, sinema endüstrisi daha sürdürülebilir bir yaşama katkı sağlamaktadır ve hem yakın hem de uzak sektörlere örnek teşkil etmektedir. “Benim Setimde Değil” düşüncesinden “Kimsenin Setinde Değil” düşüncesine geçilerek sektörel üretimlerin tamamına ve endüstrinin tüm bileşenlerine yeşil düşünce biçiminin yayılmasını sağlamak artık bu alanda çalışan herkesin sorumluluğundadır. Üretmek kendi başına sürdürülebilir bir uygulamadır ancak hala üretim yapma imkanının var olması, her zaman var olacağı anlamını taşımamaktadır. Bu bakış açısıyla, yazının başında belirttiğimiz ekolojinin kurallarını da unutmamak gerekmektedir: “Hiçbir şey sonsuz değildir ve son sözü doğa söyler”.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Brown, L. R. (2003). Eko-Ekonomi. (Çev. Yeşim Erkan), İstanbul: Tema.

Callenbach, E. (2010). Ekoloji. (Çev. Egemen Özkan). İstanbul: Sinek Sekiz Yayınevi.

Özdemir, Ş. (1998). Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Çevre Sorunlarına Duyarlılık. Ankara: Palme.